cinsi belli değil işi belli değil gücü belli değil nedir kimdir belli değil birinin bir garip sıkıntıdan yazdığı bir blog okuyun buyrun buyrun çekinmeyin belki sizde kendinizden birşeyler bulursunuz...

19 Kasım 2009

YENİ BİR İŞ, YENİ BİR AŞK, BANA GÜLECEK BİR NEDEN LAZIM



Evet bana yeni bir iş lazım ama işim gereği ilanlarla işim olmuyor olamıyor illaki bir tanıdık olacak arada ince eleyip sık dokunacak seni lime lime edip süründürecekler ancak ondan sonra belki buyur gel derler.Yarın 240 km iş görüşmesi için git bi o kadarda geri gel umarım sonu ii olur.En kötü karar kararsızlıktan iyidir derler bende öyle yaptım gözlerimi kapadım vazifemi yapıcam. Nerede kalmıştım evet 2000lere yeni girecektik o zamanlar 2000 olunca dünyanın sonu gelecekmiş tartışmaları almış başını gidiyordu.Benim ise tek düşündüğüm fakülteyi bitirmek sonrasındada sanki beni çok iyi bir dünya bekliyormuş gibi hayata atılıp elit ortamlarda yaşamaktı.Televolede almış başını gidiodu o zamanlar sanırım insan 20lerin başlarında özenti oluo.Tv izler asla onlar gibi olamayacağımı bilsemde şu güzel şu çirkin şu şunla kırıştırmışa dikkat eder onları sanki çok yakından tanıomuşum gibi hissederdim ne günlermiş.Aman nerden geldim buraya evet tabiki bu dünyanın içine yavaş yavaş girmek için içimde bastırılmış her an fırsat kollayan bir canavar vardı. Bende bunu bilinçsiz bir şekilde değerlendirdim.Onu ilk gördüğümde kahverengi mini bir eteği ve bir ton degrade çoraplarının bittiği yerde başlayan ilk üç bağcığını tutan metal çengelli botları ile iri göğüslerini twit rengi ceketinden kah dışarı vuran kah gizleyen krem rengi balıkçıl kazağı vardı üzerinde.Otobüste kendine yer bulamayarak ayakta dikeldi içerisi boştu ve ben en arkada çantamı dayayacağım bir yer bulmuş kurulmuş ona dik dik bakıyordum.O da farketti ve ağzının kenarında küçük bir gülümseme oluşup bir anda kayboldu.Hatta güldüğünden emin olamadım.Bu bir şehvet kıvılcımımıydı yoksa avını görünce dişleri kamaşan bir kurdun gülüşe benzer tikimiydi bilemedim.Aramızda bir konuşma geçmesede aslında herşey konuşulmuştu.Eminönüne kadar gideceğini düşünürken karşıya geçmek için karaköyde bir anda otobüsten yokolması ile kendime geldim.Elimi otomatik kapıya koyarak son anda ani bir kararla kendimi aşağıya attım.Ona ne çok yakın nede çok uzak olmak istiyordum.Onu ilerde alt geçide ilerlerken gördüğümde duraksayıp sanki cep telefonuma mesaj gelmiş gibi yaptım.O zamanlar cep telefonlarının ekranları yeşil en iyi ihtimalle gri idi ve insanlar ceplerine yanlarında taşıdıkları canlı yaratıklar muamelesi yaparlardı.Cang cang die mesaj gelince ötsün die ceplerin sesleri sonuna kadar açılır, gelen msj sesinden cep telefonu markası anlaşılırdı.O önde ben arkada ilerledik durup simit aldı.Ben duraksamadım bu sefer onu takip etmiyormuş havalarında iyot kokulu deniz havasını ciğerlerime doldurarak iskeleye doğru ilerledim.Arkama dönüp bakmaya korkuyordum.Jeton alıp bekleme salonuna geçtim.Çok sonra yanında bir kız arkadaşı ile yüksek sesle ciks tabir edilen ve içinde bir çok yabancı sözcük barındıran gülmelerle kesilen gürültüleri ile yaklaştıklarını duydum.Dönüp gözümün ucu ile baktığımda ellerindeki lemana bakarak kırılıp yarıldıklarını gördüm.Böyle çıtıpıtı tiplerin leman okuyacağıda aklıma gelmezdi.Bir ara ha ben Robertte iken benim David, bu akşam Anita’lardayım dediğini duyduğumda kapıyı çeken görevli Kadıköy Haydarpaşadan yanlış olmasın diyerek verilen iskeleleri düzeltiordu.Herkes yer kapma heyecanı ile kapıya yığıldı.Bu tip histerik arbedelerden nefret ettiğim için yer kapma meraklısı kalabalığın geçmesini bekledim.Nede olsa benim böyle kaygılarım yoktu.En kötü ihtimalle girişten sola gelir sırtına demir çıkıntılar batsada martıların seslerini duyarak açıkta giderdim.Onlar vapura binerken bacaklarını sanki düşecekmiş gibi içe bükerek güzelliklerini göstermek ister gibi saçlarını her iki yanna salladılar biner binmezde kapalı bölüme geçtiler.Bende arkalarından bakakaldım.Onun kim olduğunu nasıl biri olduğunu ve sırlarını bir gün çözecektim ve o zaman geldiğinde benim için yeni bir çağ başlayacaktı...

Hiç yorum yok: