cinsi belli değil işi belli değil gücü belli değil nedir kimdir belli değil birinin bir garip sıkıntıdan yazdığı bir blog okuyun buyrun buyrun çekinmeyin belki sizde kendinizden birşeyler bulursunuz...

22 Kasım 2009

TİM den KİM'e

Foto dünyanın en genç transseksüeli Kim Petras'a ait

Evet akşam oldu.Yapabildiklerimizi bir gözden geçirelim

1) kitap okudum ama klasikler biraz yavaş ilerliyor.

2) Evi temizledim.Süper baştan aşağıya bir temizlik olmasa da ortalık yaşanılabilir hale geldi

3) Gossip girl izliorum anca şimdi açabildim tv yi. Bu bölümleri izlemişim netten sarmadı

4) Patatesli köfte yaptım.Yarınada yeter sanırım.Başka bişey yapacak halim kalmadı.

5) Unutma meselesi çaba ile olacak birşey olsa keşke

6) Bloguma göz atıyorum buda tamam

7) Sigara meselesi öğlen başıma bıçak saplanma hissi ile bakkalda soluğu almam arasında küçük bir fantazi olarak kalabilir

7 de 6 fena deil

Gelelim TT hikayemize;

İki yıl önce bir yazışma ve beklenmeyen sürpriz bir akseptans ile Amerikaya uçak bileti alarak başladı.San Francisco hiçbir yer gibi olmayacaktı.Avrupaya bir kaç kez gitmiştim ama eski kıtanın insanı büyülerken eski geleneklere bağlılık ve hiç konuşulmayan ancak herkesin riayet ettiği bir düzeni olduğu gözüme çarpmış.Londrada geçirdiğim günlerin sonunda evime dönmek için gün saymaya başlamıştım ancakAmerika deneyimim nasıl olacaktı ?

İnişe geçtiğimizde yüreğim yerinden çıkacak sandım.Beni karşılayan Mathew klasik amerikan denilebilecek türden haddinden fazla beyaz ve bir o kadar sarışın orta boylu 30 larında bir adamdı.Keskin bir aksanla, ingilizceye yeni başlayanlara dinletilecek kadar net anlaşılabilen bir şekilde ve hiç bir kelimeyi yutmadan konuşuyordu.Çok güzel bir süite yerleştim.Buraları fast-forwardlıyorum zira yazılarım giderek devasa boyutlara ulaşmaya başladı.

Burada 6 ay kadar kalıp geri dönecektim.Ancak ben ilk haftanın sonunda burada nerelere takılınır olmaya başladım.İlk Cumartesi gecesi golden gate köprüsünün üzerinden geçerken Alcatraz’ı bizim kız kulesi muadili olarak hayal ettim.ancak burada kızlar değil mahkumlar esir alınıyordu.

San Francisco üniversitesinden Mervyns in önüne çıktığımda kocaman bulvarda kendimi uzaylı gibi hissettim dümdüz yürüyerek heryere ağzımı açarak bakıp gece yanıp sönen gelgel yapan klüp benzeri yerler arıyordum.Post street Diva’s Halloween party tonite yazan bir binanın önünde kendimi buldum.Bir an içeri girip girmemekte tereddüt ettimsede bunun sebebi tabiki insanlardan çekinmem değildi nasılsa dünyanın diğer bir ucunda kimse benim ne yaptığımı bilemez hatta aklına bile getiremezdi.Ancak içeri giren kadınların normalden daha iri yarı oluşları ve ağır makyajlı hallerinden buranın bir drag bar olduğunu anlamam uzun sürmedi.

İçerisi tam seyirlikti.Bizdede eğlence olsun diye gay klüblerde 12 inch topuklar üzerinde gezinen bir tane drag bulundurulmasına rağmen burası silme bu tip insanlarla dolu idi.Kimisi zenci kimisi beyaz, kimisi çekik , saçların ve kıyafetlerin çeşitliliği ve şatafatı akıl almaz bir ortamdı.Sahne şovları ise bir o kadar ilginç.Kırmızı jartiyerler içerisinde bir transın sahne şovu başladı.Üzerine yumurta kırsan pişirebileceğin kadar geniş elmacık kemikleri olan bu artık kadın uzaktan bakınca tüm hatları ile bir kadın olsada kemiklerin keskinliği ile geçmiş hayatına ait izleride üzerinde taşıyordu.Kendime soramadan edemedim nasıl bir histi ? evet daha önce kadınlarla olmuştum erkeklerle de olmuştum.Ancak doğanın esirgediğini, kendi isteğiyle elde eden tüm görünümleri kendi çabaları olan vücudu sanat eseri gibi şekillendirilen bu insanların her anlamda içi nasıldı?

Bunlar aklımdan geçerken sol yanımda duran ve sahneye öpücükler gönderen kısa boylu beyaz tenli küçücük suratlı, saçları ve cildi pürüzsüz inanılmaz bir varlık gözüme çarptı.Bir süre sonra yanına oldukça sıradan bir kız gelerek bunu yanağından öperek coşkusuna katıldı.O anda kararımı vermiştim.Bir punduna getirip onunla iki kelime etmeli hatta daha ilerisi için bir adım atmalıydım.Ancak buranın kuralları çok farklı olabilirdi.Yanıma gelip birşey içmek isteyip istemediğimi soran dolgun memeli, kaşları kalem ile çizilmiş ve bir insanın saç köklerinin bu kadar sık ve kaşların hemen üzerinden başlayamacağı için siyah bir peruk kullandığı anlaşılan drag garsona yandaki ile tanışmak istediğimi ancak bu işleri bilmediğimi bana yardımcı olup olamayacağını olanca sempatikliğimle sordum.Bana allright deaar diyerek avcunu açtı.10 lukları koydukça avcunun bir an kapanmayacağını sandım.Ama istediğini alınca bu derin sesli ağır kelebek uçuşa geçti.Yan gözle baktığımda elinde iki kadeh janjanlı içki ile kulaklarına eğilmiş birşeyler fısıldıyordu.Yanıma gelip masaya davet edildiğimi söylediğinde ne yapıyorum ben bu merak beni nerelere götürecek bakalım dedim.

Tanışma faslında ellerini, bir hanımefendi gibi uzattı.Bende uzanıp öptüm.Gülümseyerek yanıma sokuldu.Bir kaç tanışma cümlesinden sonra Türk olduğumu öğrenince pat diye müslüman olup olmadığımı sordu.Bunun önemini kavrayamayıp afalladım.Sorma nedenini ise bel nahiyesine narin bir parmak işareti ile ortaya koyunca.Sadece evet diyebildim.Buna çok sevindi.Yanındaki kızın çulsuz olduğunu ve zar zor ev kirası ödeyebildiği için üniversite masraflarını çıkaramadığını, verdiği ev arkadaşı ilanından kendisinin çıkıp geldiğinde önce olamaz diyerek sonra kimse ile anlaşamayarak kendini aradığını vs anlattı.Kızı bu sırada yanımızdan şutlayınca elini malum bölgelerime atarak eve gidelimmi dedi.Bende buna dünden razıydım zaten.Hemen bir taksiye atladık.Ev gerçekten güzeldi.Son derece modern döşenmiş, arka bahçesinde maple ağaçları olan (o öyle söyledi bende çeviremedim bizde varmı acaba bu ağaçtan) ferah üç katlı bir evin en üst katındaydık.Kıyafetlerinin her bir katında vucudunun her yerine tüm dikkatimi vererek altından ne çıkacağını merak ediyordum.Göbeğinde küçük bir pırlanta kondurulmuş bir piercing vardı.Elleri ve ayakları bir kadınınki kadar ince ve biçimli idi tek fark vücut boyunun, bacak boyuna oransızlığı idi.Sanırım kadınların vucutları bacaklarına göre daha kısa olduğu için tek aşılamayacak sorun bu oluyor.Elimi merakla iki bacağının arasına koydum parmaklarımla birşeyler aranırken çok küçük bir açıklık ile kadın organından farklı birşey yokladım.Buraya dokunmamla biraz irkildi beklememi söyledi.Gidip jel dolu bir tüp getirerek ön ve arkasını iyice sıvadı.Beni koltuğa hafifçe iterek oturttu.Düğmelerimi maharetli elleri ile çok hızla açarak önüme diz çöktü.Hayatımın oralıydı diyebilirim.Vajinası ileri derecede dar olduğu için tamamen ilişkiye giremiyordum.Normalde kadınlarda gerildikçe açılır uyum sağlar ancak sert ve çok dar bir deliğin beni sımsıkı eldiven gibi sarması inanılmaz bir duyguydu ve insana direnip geciktirecek şansı tanımıyordu.Ertesi sabahı beklemeden oradan ayrıldım...


3 yorum:

Adsız dedi ki...

Şaşkınlıkla ve hayretle okudum hikayeyi, etkileyici olmuş yazın.

Bu arada gitmek istediğim şehirlerden ikisinde bulunmuşsun. Londra ve San Francisco. Hayranım bu yerlere...

Pansexual dedi ki...

merci cicim daha sık beklerim bloguma eşi dostuda getir :) ama ailece gelmeyin sadece yetişkinler pls

Bucera dedi ki...

Seni okumak ilginç .Bilmediğim ama merak ettiğim bir dünya..:)
Ha son son bir not mable akçaağaç olmalı :)